6 Haziran 2021 Pazar

Veda Mektubu

 

"Bunalıyoruz çocuk bunalıyoruz,

 biçim veremediğimiz şeylerin biçimini alıyoruz,"

 demiş şair.


İşte bu ikisi arasındaki fark nereden geliyor?

Bazı anlar nasıl gelir?

Yıllarca spora başlamak istersin, sigarayı bırakmak istersin, eski eşyaları bir elden geçirmek istersin, yeniden kitap okumak istersin.

Ama bir türlü olmaz.

Sonra olur. Bazen kısa bir heves gibi geçer gider, bazen hayat zorlar, bazen elinde olmaz.

Bir şeyi yapacak zaman bulamıyorsan, onun düzenli bir rutini olmamasındadır diye duymuştum.

Sonra düşündüm kendim de bir doktora gidecektim, üç hafta gidemedim. istemediğinden değil.

Sadece bir türlü o zaman yaratamadığımdan.

Hep bir şey çıkmasından.

En son gittiğimde ne vardı da gitmedim dedim belli değil.


Senle de bu yüzden olamadık işte.


Şöyle diyor şair

"Artık çiçek zamanıdır taşın

Yüreğinse tedirginlik zamanı

Zamanıdır zaman gelmenin"


Benim için zamanıydı. Kalbimde çiçeklerin tomurcuklanacağı bir yer vardı.

Senin için çiçekler açtıracak bir yer.

Ama senin bahçen doluydu.

Günlerin doluydu.

Senin toprağında benim yerim yoktu.

Ancak gelip benim bahçemdekileri sulayabilirdin.

Biliyorum istemediğinden değil.

Yer bulamadığından.

Hepimiz alışkanlıklarımızın o biçim veremediğimiz şeylerin kalesi oluyoruz bir yandan.


"Varıp da dönmeyen  bi yolun altındaki  bu heves ne yazık böyle kurur."


Seninkiler de kuruyor işte...


Ben ise Artık yapma yapma demem, bu sözlerim kanar benim.

Yandı canım avlandı tüm hayvanlarım

Saplıyorum ağzımdaki çiçekleri karanlığa yalan değil."


Şimdi kendimi vaktinden önce açmış bir erik ağacı gibi hissediyorum.  Havalar bir ayaza dursa ölüp gidecekmiş gibi.


"Bugün çok üzgünüm seni kaybettim gibi."

Bugün bunu anladığım gün.

Benim hatam çabuk affetmekti belki de,

Çiçeklerimi çabuk tomurcuklandırmaktı.

" En ufak tebessümünden yüzden bulmak"tı.


Sanki sen de çiçek açabilirsin gibiydi. Tohumların var, güneşin var, suyun var...


"Yanıp  da sönmeyen bir alev ne yazık süründürür." 

Sen de belki sandın ki bunlar böyle hafif rüzgarlar ama bu ateş sönmez.  Böyle geçer gider.

Yavaş yavaş topraklarımın kuruduğunu görmedin.

Vazgeçtiğimi.

Ben gördüm ama



"Şimdi ağlıyorum aldandı tüm yaldızlarım ağarmaya kara benim.

Anlıyorum harcın değil bu aşk ama sağalmıyor yaram benim."


Ben bugün senin bahçende o çiçekleri açtıramayacağıma razı geldim.


Ve kahrettim.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder