8 Şubat 2016 Pazartesi

Herkesin Acısı Sevgisi Kadar




Garip garip anlarda yıllarca duymadığınız şarkı sözleri aklınıza geliverir ve kendinizi o sözleri artık çok başka türlü anlarken bulursunuz.

Bu gece de bir arkadaşımla konuşurken "herkesin acısı sevgisi kadar" sözü aklıma geldi.

Çok zor, sevgiden yana az şiddetten yana bol bir hayatı olmuş ama çok sevgi dolu birisi. Ya dedim nasıl oluyor?
Sonra bu söz aklıma geldi, hep tersini düşünürdüm. Ne kadar seversen o kadar acı çekersen gibi, ama burada tam tersiydi. Onun o sevme becerisi çektiği acıdan geliyor. O kadar acı çektiği için o kadar sevebiliyor.
Tabii herkes de böyle olmuyor. Bazı acıyı çekenler o acıyı yaşattırmak için yaşıyorlar adeta.
Sonunda bir kısırdöngü kültürü ortaya çıkıyor. Acaba onu farklı yapan neydi diye düşünürken  şu cümleleri  okudum:

"Gökyüzünden dilimler içeren şu bulutlar ülkesini görüyor musun?" dedi." İlk başta insan sanır ki, en karanlık yeri, en derin yeridir gökyüzünün; ama çok geçmeden bu karanlık ve yumuşaklığın yalnızca bulutlardan oluştuğunu, tüm derinliğiyle evrenin ancak buluttan dağların saçaklarıyla fiyortlarında başlayıp sonsuzluğun içerisinde dalıp gittiğini ve bu evrende yıldızların yer aldığını anlar, görkemli yıldızların, biz insanlar için aydınlık ve düzeni simgeleyen bu alabildiğince yüce varlıkların. Dünyanın ve gizlerinin derinliği bulutların ve siyahlığın olduğu yerde değildir, derinlik aydınlıkta ve beyaztadır. Lütfen yatmadan önce pek çok yıldızla donanmış bu körfezlere ve boğazlara bir süre daha bak, bu arada kapını çalabilecek düşleri ve düşünceleri de geri çevirme." ( Boncuk Oyunu, Hermann Hesse)

Aslında olanların neden öyle olduklarını bilmek her zaman tek bir şeye bağlı değildik ama şimdilik bu beni kesti. Demek ki dedim, o bulutlardan ötesine geçebilmiş olanlardan...

Bu arada blogta adettendir deyip, Müslüm Gürses'i de buraya koyuyorum.

Ne de olsa
"Hangimiz bir vefasız için yol gözlemedi?"



 

1 yorum: