13 Şubat 2016 Cumartesi

Love Project



Dizi izlerken kızın trip attığı ya da oğlanın bilimum öküzlükler yaptığı bölümlerde ne kadar oyunculuk gerektiğini hep çok merak etmişimdir. Yani zaten o hep olan bir şey, hani sürekli  döne döne aynada kendimizi izlemekten, ön kamerada kendimizi çekmekten bıkmadığımız gibi bunlardan da bıkmıyoruz.

Ama bugün bahseceğim şey aslında şarkılara konu olmuş ama maalesef bunu yapmamanın yapmaktan daha çok işe yaradığı tek yer  televizyon dizileri olan bir konu. Tribi onaylayıp yeniden üreten Türk dizileri bu kadınları ya da erkekleri esas kaybeden olarak koyuyor ya da görmezden geliyor. Evet, sinsi-taktikçi kız tipinden ve çapkın erkek modelinden bahsediyorum.

Yani şimdi ben Trakyalıyım, bize kimse ay 2 saat sonra mesaj at, cevabın kısa olsun gibi şeyler öğretmedi ama Ankara'da adeta bu konuda uzmanlık derecesi almış tiplerle tanıştım. Tabii ben böyle şeylerin etkili olmayacağını da düşünüyordum ama bazıları için bu  resmen hayat tarzıymış ve bir şekilde bu o kadar beklendik bir hale dönmüş ki sanki ilişkinin normalı bu taktikler olmasa yaşanmayacak. Hani tokalaşmak gibi adeta...

Neydi o dizi, Acil Aşk Aranıyor'du galiba. Rojda Demirer esas oğlanın ablasını oynuyordu ve esas kıza ağabeyi için taktikler öğretiyordu. Kıskandırma, soğuk davranma vesaire...
Bu boyutta, destekli kaldıysa sorun değil ama bunu bir yaşam tarzı olarak, kişilik olarak benimseyen kadınlar cidden tehlikeli...
Pink Martini, Lily Şarkısında dışarıdan tanıtmış:

Lily comes when you stop to call her ( Lily sen onu aramayı bıraktığında gelir)
Lily runs when you look away ( Lily başka tarafa bakarsan kaçar)
Lily leaves kisses on your collar ( Lily yakana öpücükler bırakır)
Lilly.......stay! ( kal)
Bu hareketleri sadece kadınlar için tanımlamak doğru değil tabii, bunun erkek versiyonu da var. Yazının şu ana kadarki kısmının kadınlara ayrılmış olması erkeklerin bu konuda biraz daha farklı bir profil çizmesi, sinsi-taktikçi dişi tipinin erkek kısmında karşılığı çapkın erkekler.
Yani womanizer da dediğimiz kadın avcıları, nedense grup tiplerinde liderden bir sonraki kişi olarak gelip liderler kadar güçlü de olurlar.

          Dance With Devils'in Urie Sogami'sini örnek olarak koymak istedim.
          O kadar ne yapacagini biliyor ki arada Rem cikmasa cidden istedigini alırdı.
Bu tipleri "piç" dediklerimizden ( jerk de olur) ayıran şey, piçlerin daha kısa süreli, kendi eğlencesi için, pek kim olduğunu da gizlemeyerek yaşayan erkekler olmaları. Tabii, hayallerinin o karizmatik erkeğinin, sırf kendisi farklı bir kadın olduğu için, herkese öyle ama benim için değişecek inancı sabit kaldığından kendisine aşık olan kadınları da bulmak mümkün. Ne diyeyim, hangimiz sevmedik?


Piçten aşk adamı yapma hayallerimizin prensi olarak Chuck Bass

Bu çapkın adamlarınki daha derin bir şey, bir kadın onlar için bir proje. Bu erkekler asla kadınlar ne ister gibi sorunsalların içine girmezler. Cünkü zaten ne diyeceğini, nasıl yaklaşacağını bilirler.  Sevgilinden ayrıldıysan sana cidden yardım eder, oradadır. Nerede ne kadar ileri gideceğini bilir. Zaman önemli değildir, sonunda o kadın kendisine aşık olacaktır ki proje de budur. Bir erkek gerçekten hoşlanıyorsa azıcık tereddüt içinde olur, emin olamaz yani böyle gerilir ama bu çapkın erkeğimiz kolay yaklaşır. Zaten genelde en büyük ayırt edici davranışı da budur. Sinsi-taktikçi kız tipinin o arayıp sormayan halinden farklı olarak bunlar son derece ilgili, centilmen, neredeyse her haline hayran tipler gibi olup kendinizi inanılmaz iyi hissettiririler. Adeta bütün komplekslerinden arınmış romantik erkek.
Taaaa kiiiii siz onunla gerçekten ilgilenip aşık olana dek ve o an saat 12yi vurmuşçasına çapkın erkeğimiz şarkıdaki Lily'e dönüşür.
Britney Spears'in Opps! I did it again, şarkısındaki sözlerle nasıl hissettiklerini kendi ağızlarından dinleyelim:

It might seem like a crush
( çarpılmışım gibi görünebilir)
But it doesn't mean that I'm serious.
 ( ama bu ciddiyim demek değil)
'Cause to lose all my senses
 ( çünkü aklımı yitirdim)
That is just so typically me
( bu her zamanki ben)
Oh baby, baby

Opps!..I did it again
( off, yine yaptım)
İ played with your heart, got lost in the game
( duygularınla oynadım, oyunda kayboldum)
Oh baby. baby
Opps! You think I'm in love
 ( aşık oldum sandın)
That I'm sent from above
 ( adeta yukarılardan gönderilmişim gibi)
İ'm not that innocent
( o kadar da masum değilim)

Yani onlar cidden aşıklar gibi, ölüp bitiyorlar gibi duruyorlar. Çünkü kendilerine o oyuna, o bir kadını yavaş yavaş aşık etme oyununa kaptırıp kendilerini kaybediyorlar...
Ve bu oyunda her seferinde daha da ustalaşıyorlar, yani her seferinde daha güzel sevip daha da çok aşık ediyorlar...

Tabii sonra sinsi-taktikçi kadınla, çapkın erkeğin bir araya geldiği yeri görüyoruz. İşte aramazsan aradığı, Behlül'ün Bihter'e " geleceğini biliyordum" dediği yeri....
Sonra ne oluyor o asık edilmiş kişiye, cevap Lily'den geliyor:

He searched the city streets ( Şehrin sokaklarını aradı)
Hani olur da karşılaşır diye
He tempted her with treats : Onu ikramlarıyla baştan çıkardı
Bakınız: kendinden ödün vermek...
Ever since she's gone ( O gittiğinden beri)
Some days he can't go on ( bazen hayatına devam edemiyor)


Sinsi-taklitçi kadınlar bir erkeği evlenmek için seçer ya da devamını getirmek isterse nasıl bir yol izler derseniz bunu benim anlatmama gerek yok.  Marcel Proust bunu Kayıp Zamanın İzinde kitabının 1. cildi Swann'ların Tarafında öyle güzel anlatmış ki hani Odette böyle kadınların adeta ustası. İkinci kitapta belki daha detaylı anlatılıyordur ama acı bir gerçeğin hem suratınıza hem de açık kapalı tüm yaralara çarpması gibi: Odette...



Peki ya geride kalan, her şey bittikten sonra olan?
Kişi o sahteliği, oyunu anlamıyor mu?

Cem Karaca demiş ya "yalan da olsa hoşuma gidiyor söyle."
Bir de Sezen Aksu o sahteliğin bile nasıl sevildiğini ve aslında sadece sevilip terk edilmiş olma hissi kandırılma hissinden baskın olduğu için öyle hissedilmediğini 4 Günlük Bir Şey şarkısı ile çok güzel anlatmış.




Şimdi çok uzak bir hatıra gibi
O yaşadığımız boynumda bilmece gibi bir düğüm
Dört kısa günden bana garip bir sizi kaldı
Bir de deli özlemin

Ben senin gözlerinin yalan dolan bakışlarını bile sevdim
Ben sana bir annenin evladığına duyduğu hisleri besledim
Ben senin bal gözlerinde
Dört kısa günde bilsen neler neler gördüm
Sahteyle gerçeğin karmaşasını
Yine de sevgini özledim.



Yaşlı kadının onu okyanusa bıraktıği yere geldik...









Hiç yorum yok:

Yorum Gönder