Çağlar önceydi sanki..
O zamanlar henüz lisans öğrencisiydim. Bir şeyler zor olsa da, kendimle aram daha iyiydi.
O zaman benden yaşça büyük bir arkadaşım, Kuğulu Park'ta otururken kendimi özledim demişti.
Ne demek istediğini hiç anlayamamışım. İnsan nasıl kendinden uzaklaşabilir ki, yani hatta insanın en bırakamayacağı nereye giderse gitsin bırakamayacağı şey kendisi değil miydi?
Değilmiş.
Cats Müzikali'nin tamamını izlemedim ama çok eski müzikallerden olduğunu biliyordum. Angels in America dizisinde Al Pacino bile Cats izlemeye gitmiyor muydu?
Bu Memories parçasında da kişi hiç mutlu olmamış değil ki, aslında biliyor onu ama bie hatıra olarak. Bugünü ve o günü arasındaki farkını da biliyor. Ama yine de bir şeyin ne olduğunu bilmek onu geri getirmeye yetmiyor ki.
İnsanın o akvaryumda yaşadığı üniversite yıllarında, kendine inandığı kafasında kurduğu ve içindeki zorluklarla da olsa kendinden mutlu olduğu zamanlar var.
Arkadaşım o zamanlar çok içten bir şey söylemiş.
Okul bittikten sonra içine girdiğin yeni dünyada kendini başka bir açıdan görmeye, bazen inandığı şeylere ters davranmaya, idare etmeye çalıştıkça başka biri oluyor. Belki daha güçlü biri bile bazen. Ama öyle de olsa
İnsan kendini, o iyi niyetli toy masumiyeti özlüyor.
Müzikaldeki o pembe saçlı kedi sanki o özlenen kendilik gibi beliriyor.. Sanki geçmişim imgesi geleceğin umudu oluyor.
Daha da konuşmayayım da izleyelim.
Arkadaşın çok haklı... Ve her şeyin dahası da var.....
YanıtlaSilNasil yani, dahasi da var?
Sil