Şarkı başladığında rüyâya dalar gibi değil de küt diye uyanır gibi bir his veriyor...
Sonrasındaki müzik gitgide incelen bir akarsu gibi, acaba derinleşiyor mu diye düşünürken başlıyor "Değmeyin feryadıma figânıma değmeyin... "
Bu şarkıda güçlü bir insandan ziyade çok yalnız bir insanın çağrısı var...
"Garipliğim kader değil geçici gülmeyin." nedir; düştükten sonra atılan tekmelere verilen bir cevap mı?
Aşk rüyasıydı herhalde bu, aşk acısı rüyası değil. Belki bu aşkı rüya farz edersen belki acının geçmesi daha kolay olabilir ya da acı zamanların rüya farz edilebilir. İki türlü de yorumlanabilir, ben ikisini aynı anda yorumlamaktan yanayım şu an çünkü o kadar radikal çizgiler çekemiyoruz içimize, bir o taraftayız bir diğer. Biz yüreğimizin tarafında olalım da bırakalım o karar versin neyi rüya farz edeceğine..
"Eğer sevda bu demekse ben vazgeçtim beni sevmeyin." Bazen en çok sevildiklerimizce kırıldığımızın dışında en çok bu bir daha hiç kimseyi sevmeyeceğim demenin işe yaramadığını nihayetinde idrak etmiş insanın ben yapamıyorum bari siz beni sevmeyin demesinden başka da bir şey değil. Tabii arkasından gelen "bu kış da efkârlıyım, bahara Allah kerim. "deyişinden aslında kendisinin de gene de bir umut taşıdığını, aslında hepimizin taşıdığını görebiliyoruz.
Ama bu şarkıda beni en çok sarsan kısım, durun yapmayın derken olanları anlatırken ki o yavaş temponun sakinliğin birden şarkının başındaki o düşüşe vurgu yaparcasına birden hırçınlaşması. " Haydi yüreğim ha gayret, hele sıkı dur hele sabret başını eğme dik tut bu bir rüyaydı farz et."O müzik öyle dalgalanıp hırçınlaşıyor ya, kendimizi çok hırpaladığımızı düşündürüyor bana.. sanki yüreğimize destek olurken, ha gayret derken sanki biraz da zorluyoruz.Gene de insanın kendini yüreğinden ayrı koymasından iyidir, elbet iyidir ama gene de kimi kandırabiliriz ki hem nereye kadar? "Bahara Allah kerim."
Amerika'ya geldim geleli çok söylüyorum bu şarkıyı kendime, çünkü burası kendi kendimi eleştirerek geliştirmenin değil, kendi kendimin en büyük destekçisi olarak geliştirmenin yeri. Dışarısı yeterince zor. Feryad etme hakkına dokunulması zaten başlı başlına yeterince acı. Bu modern toplum, bütün bu hep güçlü olma zorunluluğu, ölüme bile isyan edemeyiş..Neyse konu çok dağıldı. Bu şarkı da biraz öyle. Aşk acısı, acının yaşattırılmayışı, umut ve arkasından "hele sıkı dur hele sabret." Ama kendi kendime destek olayım derken acaba kendimi hiç hırpalıyor muyum bilmiyorum, çünkü bu şarkıda bile gözükmüyor.. O dalgalı kısım öyle bir enerjiyle geliyor ve kısa sürüyor ki ne yaşattığı çok anlaşılmıyor, ama iyi geliyor bir yandan. Omzuma dokunup, " başını eğme dik tut, bu bir rüya farz et " diyorum, rüyâydı demiyorum...Çünkü benim hikayem daha bitmemiş olanlardan.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder