Ben bu şarkıyı yıllarca hiç anlayamadım. Sonra bir aydınlanma anıydı geldi.
Şimdi ben bu yazıyı sırf kendim için yazsam eminim daha güzel olur, ama şimdi buraya yazıyorum ya samimiyetimden harcıyorum sanki, daha iyileri için cebimde taş bırakıyorum.
Bugün bir çocukla konuştum; buraya ne kadar alışabileceğini hiç düşünmüyorsun dedi. Buranın dinginliğine ve rahatlığına. Şimdi ben Beşiktaş'ta bir parka gitsem adamı keserler dedi ama buradaki ormana git; bir şey olmaz. Türkiye'de ne zaman bir dinginlik görsem korkarım dedi, ne olacak diye.
Ben de ilk geldiğimde senin gibiydim, sokakta hayat yok derdim, yapacak bir şey yok, herkes binalara sıkışmış,insanlar şöyle, böyle... Buradaki ev arkadaşlarından memnun değilsen orada olsan da olmayacaktın. Ev arkadaşından kolay kolay memnun olanı da görmedim.
Almanyayı çok sevmiştim, çok güzeldi. Bütün ruhumla giden ve dönmeyen Almancıları anlamıştım.
Belki orada çok iyi notlar almam, belli sınavları geçmem, okullara başvurmam gerekmiyordu diye öyleydi, ama her şey öyle güzeldi ki. Örnek vermeyeceğim, bu yazı bir Almanya yazısı değil.
Çocuk dedi ki, belki kabul alamamaktan korktuğun için nasılsa gideceğim, bari sevmeyeyim diyorsundur, dedi.
Belki.
Sonuçta burada hemen her şey bir alışma meselesi.Marketlerin düzenine alışmak, restoranlarına kokusuna alışmaktan dolaylı anlatımları bırakıp derdini doğrudan söylemeye kadar. Dönem başında bir sunum hazırlamak bir araştırma yapmak çok uzun ve yorucuydu ama şimdi daha rahatım. Ne kadar İngilizce bildiğinle ne kadar İngilizce okuyabileceğinin garantisi değil. Önemli olan ne kadar okuma yaptığın. Bir de anadilin olmadığı için daha fazla tekrar ve daha sık ara vermek gerekiyor, çalışma alışkanlıklarını bile yeniden düzenlemek gerekiyor burada.
Ve yine dedi ki; burada her şey yavaş yavaş oluyor, önce arabası olan arkadaşların oluyor, sonra araban oluyor bu sefer nereye nasıl gideceğini öğreniyorsun. Avrupa'da öyle değil, tren bu diyorlar, harita bu, sokak bu... Ama burada her şeyi yavaş yavaş elde etmen gerekiyor. Ve zaten bir yer seni zorlamıyorsa, seni açmıyorsa o zaman neden oradasın?
Burada duyduğum en sakinleştirici cümlelerdi bunlar,
Ne hepsi geçecek, ne alışmaya bak, ne de üzülme idi. Düpedüz önümdeydi işte.
Alışamama korkusuyla, hemen alışamamanın korkusu arasında yeni bir vizyondu.
Hala daha mutsuzum burada, alışmak hala bağrımda bir yara ve hala kanıyor, ama en azından artık neremin kanadığını biliyorum.
Belki diyorum, bir şeyleri değiştirir.