Kısım 1- Yanılsama
“Bu aşkta bir umut kalmadı yazık
Seni bir başkası bekliyor artık.”
Önünde duranı görememek, potansiyele vurulmak, gerçeği asla bilememek üstüne bir hikaye bu.
“when all said and done” her şeyi biraz başka türlü görebiliyorsun işte ama yaşarken öyle olmuyor.
O dönem her şeyin çok Yes Man filmine benzediği bir hayatım vardı. Her şey çok yerli yerinde, çok düzgün, çok sıkıcı. Dünyada mükemmel olan şeyleri düşünün, eşkenar üçgen, daire öyle bir sıkıcılık işte, hiçbir güzelliği yok. Sadece kendime atfettiğim görevleri sırasıyla yaptığım bir hayat.
Ne yapsam da bunun dışına çıksam diye, nereden başlasam diye çok düşünüyordum. Üsküdar’daki evde bir akşam üstü idi. Ev arkadaşım üç yıllık sevgilisi için, onunla da zaten evlenmem dedi. Ben de bir şok etkisi yarattı bu o zaman, neden yıllardır sevgiliydiler?
En azından fikri olarak ihtimal veriyor olması lazım. Sonra ben de evlenmeyeceğimi bildiğim biriyle bir şeyler yaşamak istedim, böyle liseli gibi. Gelişine. Ev arkadaşımla uzun uzun konuştuk bunu, benim Yes Man Guru’m oldu.
Kadıköy’de yan koltukta oturan kırmızı montlu çocuk. Benim Allison’um. Her şey tam da filmde olduğu gibi olmadı, çünkü benim kafamda o zaten en başında belirli kalıpların içerisine oturmuştu. “piç bir çocuk”, “zaten maksimum altı ay sonra bir daha görüşmeyiz”, “pek iyi biri gibi değil”.
Bir de çalıştığı sektörde çok manken gibi kızlar var “o daha neler görmüştür senin benim gibi” dedim kendime. O böyle manken gibi bir kız istiyordur. Kendisinden bunun eskiden önemli olduğunu ama artık olmadığını, böyle şeylerden bıktığını da duydum ama, pek inanmadım. Aslında her şeye de inanırım ama her şey başlangıçta koyduğum kalıplar tarafından kesildiği için herhalde kendini böyle görmek istiyor deyip geçtim bunları.
Hikaye bu ya, normalde her seferinde biraz daha sıkılmış ve tüketmiş olmam gerekirken her seferinde biraz daha istedim. Allison gibiydi işte, hayatta her şeyi olduğu gibi karşılayabilen, eğlenceli, spontan. Bazı insanlar vardır, inşa ettikleriyle güçlüdür, sahip olduklarıyla. Kale gibi, gücü sert ve soğuktur. Allison ağaç gibiydi, kendi köklerine güveniyordu. O kendi kendisinin hayatta üstüne gelen her şeyi yakalama çabasından kendine ahtapot dese bence yaprakların dökülmesinden korkmayan, kendi kökünden başka güvenecek bir şeyi olmayan bu yüzden özgür bu yüzden yalnız bu yüzden güçlü…
Bunları gördüm, görmedim değil. Ama başka şeyleri de gördüm. Benmerkezcilik, kötü niyet. Eşkıya filmindeki gibi bir ortamda büyümüş gibiydi. İyilik beklentisi çok düşüktü, her şey hizmet ettiği ölçüde değerliydi. “iki üç ay sonra öyle biri olmayacak”, “güvenilmez". Bu inançları da içimden hiç çıkarmadım o yüzden ne kadar doğruydu ne kadar yanılsamaydı bunlar bilemiyorum. Çok seviyorum ki seni ben dediğinde, sana artık hep zamanım var dediğinde, ağzının içine bakıyorum dediğinde içimde korkunç bir tehlike hissi oluştu-korktum. Ben de onu seviyordum ama onun söylediği şeylerin tamamen gerçek olmasına imkan vermiyordum. Niyetin kötülüğü her şeyi bozup lekeleyecek bir şeydi. Biraz yüzükle Frodo gibi olduk, bırakamıyordum ama bırakmam gerektiğini düşünüyordum. Sen diyordum onu değil onun başka bir halini, iyi ve şefkatli bir halini seviyorsun ki öyle biri aslında yok.
gitmiyor gölgen mesken tutmuş
içimin odalarında içim
yok olmaz imkansız hayır
Uğultulu Tepeler’de söylendiği gibi “ I have not broken your heart - you have broken it; and ın breaking it, you have broken mine.” (Ben senin kalbini kırmadım, sen kırdın ve kırarken benimkini de kırdın.)
Böyle olduğu zamanlar da oldu.
Bir yandan içimden o eski benliğin söküldüğünü de hissediyordum. Gaye Su Akyol’un o şarkısı “Bir Yaralı Kuştum” benim ona atfettiğim şarkı gibi bir şey oldu.
Açın İçimde Bıçak
Kesiyor Damarlarımdan Eski Ben'i
Sonra bir gün gerçekten kalbimi kıracak bir şey yaptı, ben de tamam dedim artık yeter.
Onu hayatımdan çıkarmaya karar verdim.
Sonra bir Amasya akşamında Kral Mezarları’nı izlerken bir arkadaşıma durumu anlattım.
"Çocuğu fahişe gibi eroin gibi görüyorsun," dedi. "Sanki oyuncak gibi seviyorsun. Hayatının içine dahil etmiyorsun ki, öyle sanki bir yerlere gidiyorsun eroin alıyorsun sonra kendi hayatına dönüyorsun. Sana böyle böyle davranıyormuş bırak onu da yapsın tabii dedi, senin yaptığın şey çok daha kötü."
“Sonra birden alem değişiverdi.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder