11 Aralık 2019 Çarşamba

Araftayım








Kısım 2-Flashback




Başladı mı baharın pembe?

Ben severim, gel ya da gelme



"in my life, i have often been severe toward others. it was just. i was right. now if i were not severe toward myself, all i have justly done would become injustice. should i spare myself more than others? no. you see! if i had been eager only to punish others and not myself, that would have been despicable. those who say, ‘that scoundrel javert’ would have been right. monsieur mayor, i do not wish you to treat me with kindness. your kindness, when it was for others, enraged me quite enough; i do not wish it for myself… such kindness disorganizes society. good god, it is easy to be kind, the difficulty is being just."
“hayatım boyunca sıklıkla diğer insanlara katı davrandım. haklıydım; adil olan buydu. eğer şimdi kendime katı davranmazsam adilce yaptığım bunca şey adaletsizliğe dönüşür. kendimi diğer herkesten fazla mı kayırmalıyım? hayır. görüyorsunuz! eğer sadece başkalarını cezalandırma konusunda istekli olsaydım, ve kendimi ayrı tutsaydım, bu aşağılıkça olurdu. benden 'şu rezil herif javert' bahsedenleri haklı çıkarmış olurdum. sayın vali, bana iyilikle davranmanızı istemiyorum. zamanında başkalarına gösterdiğiniz iyilikler beni ziyadesiyle hiddetlendirmişti; aynı iyiliği kendim için talep etmiyorum. bu tarz iyilikler toplumun düzenini bozar. tanrım, iyi olmak kolaydır, zor olan adil olmaktır."     
Hugo-Sefiller
Bazı filmler vardır, çoğunlukla polisiye, her şey olup bittiğinde sahneler size yeniden hakiki anlamları kazanacak şekilde yeniden gösterilir. O cümleden sonra benim de kafamda bir sürü an parça parça avuçlarımdan döküldü.

Sabah 5- Düzce, 2018 mayıs, O.
Burada gün ne kadar sessiz doğuyor demişti, mayıstı. Karşılıklı koltuklarda oturuyorduk, seninle dedi bir daha konuşmayı düşünmüyordum, ama ormana ağaç dikmeye gittiğimizde Ö. seninle ilgili çok farklı şeyler söyledi.  Benim gibi olmaman kötü bir şey değil, onunla konuşunca anladım bunu, o da bu süreçten geçmiş.
İlk o demişti, beni, insanları oyuncağın gibi görüyorsun.
Devamını tam ne konuştuğumuzu çok hatırlamıyorum. Ama bunu bana ilk o söylemişti. O zaman da anlayamamıştım.  Ne demişti başka? İnsanları istediğin gibi kontrol ediyorsun demişti. Neydi hatırlamıyorum. Hatırladığım, o böyle uzun uzun konuşunca ben birden ağlamaya başladım, ama böyle ince. Durdu, en beklemediği şey gibi, üzüldün mü dedi. Evet dedim ama o şaşkınlık o hiç beklememezlik aklımdan çıkmıyor. Sanki ben üzülemezmişim gibi, öyle bir yetim yokmuş gibi.  Sonra uzun uzun konuştuk, kendimce ona kendisini oyuncak gibi görmediğimi anlattım ama ne anladı bilmiyorum. Bir daha asla öyle bir ortamımız olmadı çünkü.

Gecenin bir körü, Bakırköy, 2018
O zamanlar sokakta sabahlamaya yönelik heveslerimiz vardı. Eski sevgilim aradı içindeki her şeyi son kez söylemek istiyormuş. Tabii dedim ama şu anda uygun değilim ben seni ararım. Sonra mesajlaştık, bir sürü kötü şey söyledi bana. Sonra da dedi ki “üzüldün”. Dedim nasıl yani, üzülmeyeceğimi mi düşündün. Evet dedi, üzüleceğini hiç düşünmezdim, bilsem söylemezdim. Sen benim aramamı neden beklemedin dedim, çünkü aramazsın gibi geldi dedi.
Ben bu insanlara ne yapıyorum acaba?
Hatam belki kalbi oyuncak sanmam…

2012-Ankara
Buz gibi soğuk bir Ankara kışı idi. “Oraya gitmeye, o insanlarla tanışmaya korkuyorum,” demiştim L’ye. Bu senin sorunun dedi, bu gerçekten yapman gereken bir şey, kendi duyguların ne derse desin, bunu yapmamak çok büyük bir bencillik.

2012-Ankara
“Neden onunla  sevgilisin anlamıyorum,” dedi A. “ Ona ihtiyacın yok gibi, hatta kimseye ihtiyacın yok gibi.”

2019-istanbul
“Ne istiyorsun, Harvardlı birini falan mı?” –G.

2019-Düzce
“ Seni arayıp sormuyorlar, çünkü onları sadece iş olarak gördüğünü düşünüyorlar. Onlarla çok ilgileniyorsun ama sadece iş için. İş olmazsa onları bir daha aramazsın.” –İ.
2016-Balıkesir
“Sanki ruhun, her şeyin alınmış gibi, her şey çok mantık. Ne oldu sana, böyle değildin.” –E.

2019- Düzce
-Cyborg gibisin. –E.

Bütün bunlar içimde öyle hissetmediğim şeylerdi. Ama bir şekilde bu kadar insan bunu söylüyorsa, her yol bir yere çıkıyorsa demek ki bir şeyleri doğru aktaramıyordum. Belki bunlar hep gerçekti ve ben kendimi olduğum gibi göremiyordum.  Günlerin her biri ölüm gibiydi, bu soruların cevaplarını asla bulamıyordum. Böyle yansıyan şey neydi, bu anlattığım Allison hikayesi  benim kurduğum çarpıklığın bir eseri olabilir miydi?

“Love is never any better than the lover. Wicked people love wickedly, violent people love violently, weak people love weakly, stupid people love stupidly, but the love of a free man is never safe. There is no gift for the beloved. The lover alone possesses his gift of love. The loved one is shorn, neutralized, frozen in the glare of the lover’s inward eye.”
"Ha, kimimiz 'sevmişti' onu. Majino Hattı. Cholly de sevdi onu. Sevdiğinden kuşkum yok. Her şeye karşın onu, ona dokunacak, sarılacak, kendisinden bir şey verecek kadar sevmiş olan biriydi Cholly. Ancak dokunuşu öldürücü olmuş, ona verdiği şey can çekişen dölyatağını ölümle doldurmuştu. Sevginin asla sevenden daha iyi bir yanı yoktur. Kötü insanlar kötü bir biçimde, sert insanlar sert bir biçimde, güçsüzler güçsüz, aptallar aptalca severler, ama başıboş bir adamın sevgisi asla, güvenli değildir. Sevilenin bir kazancı yoktur. Yalnızca seven alır sevgiden payını. Sevilen ise yolunmuş kaza döner, etkisizleşir, sevenin bakışlarında donup kalır.
― Toni Morrison, The Bluest Eye-En mavi göz
 Çok batak şarkılar dinledim o dönem. Bir dönem duyup sonra unuttuğum Cengiz İmren-Vur beni’den Onur San Anladım’a kadar giden bir çizgide. Ama en çok “Sarışın Değil” dinledim. “Kendi dalımda dikenler mi açtın bana, ne olur solma…”
 Bir arkadaşımın şöyle demişti, “içinden istemiyorsun, ne olursa olsun onsuz bir hayat istemiyorsun. Bu onun ne olduğu ile alakalı değil, onunla zaman başka kimse ile olduğu gibi geçmiyor işte.”
Ne yapsam da bu durumu çözsem diye çok arafta kaldım. Ne yapmalıydı? Ebru Gündeş’in bir şarkısı var, Araf, bu dönemi bir şarkı ile anlatsam belki en çok o yakışır, o şarkıda da benimki gibi bir çaresizlik anlatılıyor, “belki ölmek için bile yardımın gerek.”
Portekiz’de yağmurdan kaçıp kahve içtiğimiz bir yerdi. İçimi yaşatan arabesk şarkılardan başka hiçbir şeyim yoktu. G. İle kahve içerken ona içimdeki şeyleri söyledim. Bu ne dedi, makale mi yazıyorsun, bunlar senin duyguların değil, bunlar niyet mektubu.
Senin içindeki duyguların neler?
-Artık bu şehir başkadır.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder