Bir iliski ne zaman bitmeye yuz tutar?
Turgut Uyar'a kulak verelim.
yaşadığım çok kötü günler, yaşadığım anlardaki yoğunluğunu yitirdi. yaşadığım iyi günleri de unutmuşum.
sonuç: anlamsız bir ortalama. neden de galiba hep tek başına yaşamaya zorlanmam. toplumsal düzen gereği, mutluluğu tek başına aramam. bin türlü (ve hala süren) hesaplı kargaşadan tek başına çıkabileceğim konusunda şartlandırılmam.
benim için ve benim durumumda olanlar için nerden bakılsa önemli olan sonuçtur. anlık mutluluklar (mutsuzluklar birikir) birikmiyor."
(turgut uyar, 1976)
Bir aşk ya da bir ilişki artık biriken mutsuzlukların ağırlığından başınızı kaldırıp mutlu anılara bile bakamadığınız zamanlara yaklaştığınızda bitiyor.
Bütün bunları düşünmem Mabel Matiz ve Ceylan Ertem'in yeni şarkısını dinlerken fark ettiğim bir durumla zihnimde oluştu.
' Kendimi kopardım gördüm bu aşk değil.'
Şarkı ilk çıktığından bu yana bu cümlesi hoşuma giderdi ama ne demek istediğini ancak bu sabah idrak edebildim sanırım.
Kendimi kopardım gördüm bu aşk değil.
İlişkinin ne kadarı çaba ne kadarı kendiliğindendir. Birini anlamak anlaşmak için gösterilen çaba, karşılıklı doğrulardaki çatışmada bir orta yol bulma çalışması ne kadar yorabilir. Bunlar insanın içindeki sevgiden ne kadar alır götürür ya da kendisinin sevildiğine olan inancını ne kadar zedeleyebilir.
Bu şarkı sözünde sanırım bu cümleye bir cevap niteliğinde.
Bir ilişkide her şey iyi olsun diye her yolu denemiş, kendini koparmış... ve yaşadığı şeyin, içinde bulunduğu şeyin aşk olmadığını ancak görmüş birinin dramı...
İnsan seviyorsa çabalar değil mi, aynı olmadığını kabullenmek, farklılıkları hazmetmek onlar yokmuş gibi yaşamak değil onlarla birlikte bir şeyler yapabilmek için çabalamaktır.
Sevmek ikna olmamaktır derdi bir hocam aynı olmadığını kabul etmek. Birini birine benzetmek değildi amaç amaç rahatsızlıkları, kırgınlıkları dile getirip bir daha olmaması için bir şey yapmaktı. Ondan da yaptığı şeylerin nasıl yansıdığına yönelik açıklamalar beklemekti, kendini ifade etmesini beklemekti. Kabullenmek illa da ikrar demek değildi.
Bu kendini koparmak kısmı acı da olsa kendini ilişkiden içinden soyutlayıp meseleye dışardan bakmaya çalışmak için yaşanan acılı süreci ve sonunu da vurguluyabilir tabii ama onun hikayesi bu kadar uzun değil.
Kabullenmek durumu görüp bu farklılığın acıya dönüşmemesi için ortak bir dil oluşturmaktı.
' her şeydi, son buldu içimde o sesler...
'bak soğuyor hecemin altındaki bu dil.'
Anlatma hevesi. yaşadığın her şeyi ona anlatacak bir hikaye tadında yaşama hissi, kavga etsen de canla başla bunun bir çözüm arayışı içinde olmanın verdiği susmamazlık. Bir şey yapmak, o hiç bir şekilde hiç bir şeyi dile getirmezken, tartışmak istemezken, ne hissettiği anlaşılamazken onun için de bir şeyler bulmak. Kaybolan şeyleri dillendirip geri istemek. Eğer bir şey kaybolup gidecekse en başından olmasın derken aslında içindeki korkuyu şiddetle bastırabilmektir. sanırım şarkının başında hecemin altındaki bu dil derken aslında sessizliğin ne denli bir artık umutsuzluk taşıdığını ve soğumayı göstermek uğruna hala direnme adına ' bak' diye başlamasıdır. kayboldum, kayboldu içimden o sesler...her şeydi son buldu...
Sanırım artık o içteki sesler kaybolduktan sonra konuşacak, paylaşacak pek bir şey kalmıyor. Biriken mutsuzlukların sert sesleri kalıyor en son. Onların dili de her şeyi sona götürmekten başka bir şey yapmıyor.
her şeydi..son buldu...bu kısmı çok fena. hani her şey olmasa o kayıp bu kadar acı vermeyecek.
Şimdi o sarı çekmecelerde kahreden dualarım sel...hani o güzel günlerin anılarının konduğu çekmeceler...o günleri özleyip bugüne kaybın verdiği açıdan edilen sahte lanetlerle dökülen gözyaşlarının akıtıldığı çekmeceler.. şarkısı büyür çığ gecelerde...
Ve hiç bir kere çıkılmamış gibi düştü bu yol.. Geri gitmek, ya da tek gitmek, ya da yanındakine bakarken hiç fark etmediğin o yola düşmek...Kırıldı cam dağıldık dört bir yana... Bu cam örneği de erimeden, ateşin altından geçmeden bir daha asla eskisi gibi olunamayacağına vurgu yapar ya dağılmaktan, uzakta olmaktan, birbirini görememekten çok bu camcının üfürmesinden önceki o akkor ateşi düşünürüm.
Elimde kan, kanımda senden bin zehir. Sen beni zehirledin, hem de bin farklı zehirle...ben de seni öldürdüm diyor sanırım. bu kısmı çok hissedemedim içimde. ama her halükarda bu ilişkiden sağ salim kimse çıkamadı diyor sanırım.
Ne var ne yok yutuldu bu taşlar kefil.. bunu konuşan değil susan taraf yapmış olmalı. elbet herkesin kırıldığı ama dillendirmediği şeyler yutulur ama o taşlar gibi içerde kalır ve bir yere gitmez.
Her şeydi, son buldu kör bir hevesle. Bu kısmı biraz zorlayıcı. Heves demiş yazar bütün hikayeyi özetleyecek tek kelime. Aşkı heves gibi yaşamak onun tükenmesini en baştan kabul etmektir.
belki de bütün bu hissiyatlar bir körlüktü ve geçeceği bilinmediğinden bir ilişkiye yazık mı ettik diyor? yoksa aşk değil heves mi yaşadık diyor ben anlamadım. Şarkıya adını veren kısmı hiç anlamadım. belki kör olduğumdan belki yaşamadığımdan....
laralıralralay....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder