29 Kasım 2014 Cumartesi

Red and Black, Empty Chairs at Empty Tables


-Who's there?
- French revolution.



Bu filmi izleyeli yaklasik bir sene oldu ama bu yazdigim sahne ve ikisinin olumu bu filmi aradan cok zaman gectiginde akilda kalan son sahne olmaya aday.

Enjorla..Lider. Granterie nihilist diye bilinse de asik olunasi.




Filmle ilgili degil daha cok beni en cok etkileyen sarkilariyla ilgili bir seyler yazmak istiyorum, filmi yeniden degil aklimda kalan carpuk curpuk haliyle yorumlamak cok da dogru olmaz gibime geliyor ama biraktigi duygunun bugune tasidigi anlam icin hala soylenecek bir seyler var.

Red - the blood of angry men!
Black - the dark of ages past!
Red - a world about to dawn!
Black - the night that ends at last!

Red-I feel my soul on fire!
Black- My world if she's not there!
Red -The color of desire!
Black -The color of despair!

dava ve ask yanyana olabilir mi, bir insan davaya odeyebilecegi bedelleri bilerek mi girer ya da bilmesi onu nelerden alikoyar? 

Tek bir insanin hayati burada ne kadar onemli bu durumda? Dunyayi yok olustan kurtarmaya calisanlari dusunuyorum bir de dunyayin renklerini degistirmeye calisanlari; ne kadar yakin ne kadar uzaklar filmlerde dahi olsa.








Marius...sag kalanin suclulugu ile arkadaslarinin arkasindan soyluyor..

Oh my friends, my friends, don't ask me
What your sacrifice was for...

Yapabilecek misin Marius, devam edebilecek misin? Yarin icin, hic gelmeyen yarinlar icin sarkilar soylemis insanlarin arkasinda o yarinin geldigini goren insan ne hissedebilir? 


That I live and you are gone.
There's a grief that can't be spoken.
There's a pain goes on and on.

O ikisinin olumu...yanyana... bayraklari yukarida..
Olumu ayakta karsilayabilmekle bile adlandirilamyacak kadar guclu bir inancla kursuna dizilmek.


Phantom faces at the window.
Phantom shadows on the floor.
Empty chairs at empty tables
Where my friends will meet no more.

Sonra arkada kalan nasil devam edecek, o bos odalarda, hani bu amerikan filmlerinde hedefe ulasirken feda edilenlerden hic bahsedilmez ya burada oyle degil. Cunku onlar kirmizi ve siyah sarkisinda goruldugu gibi birbirlerinden etkilenen guc veren koruyan arkadaslardi ve kalanlar simdi ne yapacaklar?

From the table in the corner
They could see a world reborn
And they rose with voices ringing
I can hear them now!
The very words that they had sung
Became their last communion
On the lonely barricade at dawn.

Anilar, olumsuzlugun yapi taslari, acinin ve bugunun olagelme seklini gormemizi saglamis aynalar. o kosedeki masada sarki soylediler, bu masa artik varligini sadece masa olarak surdurebilir mi?


Bu film tabiki samdanlari, ve bir annenin ve bir polisin hikayesi olarak de ele alinabilir ama bilirsiniz bazen bir filmde bir karakterin olmesi  yarasi kapansa da izi kalacak izler birakir. 2 karakterin olmesi bu izi iki de bir hatirlatir.

Dunyanin ve insanlarin durgun ve degisken taraflari, hareketin ve eylemsizligin dinamiklerinin karsi karsiya durdugu bu evrende savasin sonu var olacak gibi gorunmuyor. Gidilebilecek son bir nokta, durulabilecek bir yer yok. Bu herhalde en basindan konmus bir kural. Ama dinamizmi tasiyanlar, ugrunda bedel odeyenler, arkada kalanlar, yeni dengenin statikcisi olanlar arasindaki savasta karsi karsiya olmak ne zaman olum getirmeyecek?

Soruyor ya kadin? Onlari yan yana yatarken gordunuz mu?

Gorduk de basip gectik her seferinde.






Bu da sandalyelerin dolu hali:





























Dikimevi Asti Istikameti -1


kadinlarin gozunden anlatilmis kisa hikayelerdeki ayrintilari bir erkegin gozunden anlatilmis derin cumlelerle dolu oykulerde bulmanin imkansizligidir bazen insani farkli zamanlarda farkli seyler aramaya iten.

O da bir kadindi iste. Isten cikmis, yorgun, yari ac ama bolca susamis... Metronun gelmesini beklerken ayaklarinin sancisindan baska bir sey duydugu yoktu. Oturacak yer bulup ayaklarindaki sisligi en az hissedecek sekilde oturduktan sonra aklina is yerinde olan biten bir kac olay geldi.Ama bu cok uzun surmedi:her durakta akli isten biraz daha ayrilip biraz daha bu aksama dogru kayiyordu.

Sevgilisiyle bulusacaklardi,  yemek yiyecekler biraz oturacaklar sonra kadin evine geri donecekti.  Bir sure gorusemeyeceklerdi sonrasinda. Malum seyahatler iste. Olagan olmalari olay olmalarina hic bir surette engel degildi.
Bulusmanin ilk yarim saati ne yiyeceklerini dusunup dinlenerek gecti. Hani gunun nasil gecti kulliyatindan cikma sorularla ayri gecmis zamanlarini biraz daha yakinlastirdilar. Yemek anlatilmayacak kadar siradandi. o kadar siradandi ki ertesi gun sorsaniz belki de kimse neden bahsedildigini bile hatirlamayacakti. Adamin pek konusmadigini daha cok kendisinin konustugunu dusundu kadin ne  dedigini hatirlamasa da. Adamin sadece bir kez anlattigi bir seyle ilgili soru sordugunu dusundu. Acaba adam bir sey anlatmisti da o mu dikkatli dinlememisti.
Sonra eve gidip meyveyle dondurma yediler. Kayda deger bir sey konusmadilar. Oryantalizmden bahsetti kadin. Meyvelerini bitirmemissin diye cevap verdi adam. Bir de eve donus saatini geciktirmek istediler gelecek 10 gunu dusununce.
Sonra romantik komedi olmayan ama cok kafa da yormayacaklari bir film sectiler. Gece gec vakitlerin tekinsiz oldugunu dusundu adam. Muhit guvenli de olsa zamanin guvensizligi yaninda muhitin gucu ne kadardi?
Film onemli degildi kadin icin ama adam icin vaktini ayirdigi her sey gibi bu da onemliydi ve  o basladigi filmleri bitirenlerdendi. Ama yine de bulduklari film umduklari gibi cikmadi. Akmayan ama kat kat merdiven gibi bir filmdi izledikleri. Bir donemin odalarinda evlerinde gecen kisa parcalari zihinde birlestirmek gerekiyordu. Hollandaca mi Rusca mi diye konustular. ( isvecce idi aslinda). Bir sey anlamak icin fazla yorgunlardi, film bittiginde kimse film hakkinda konusmadi, saat 11i 3 geciyordu. Film bittiginde yerinden kalkti adam: kadinsa gorusmeyecekleri zamana dogru goturmustu zihnini. Beraber gecirdikleri bu son gunler onun bu iliskiden aldigi yaralarin hepsinin iyilestigi bir donem bir kendiyle ve yasadiklariyla barisma sureciydi. 10 gun ne kadar da uzun bir sure diye dusundu. Buradan baktigin zaman. halbuki yasayip gectiginde 10 dakikadan cok da farki yok. Adama bakti bilgisayarla ugrasiyordu. Adamin ne yaptigini anlamadi kadin.
Yarina yazmasi gereken raporu bitiremeyecegini soyledi adam. Cevap veremedi kadin. Izledikleri filmi dusundu:sevisirlerken borclarindan ve emekliliginden bahseden adami ve bunlari hic duymadan sevisen kadini. Ayni zamanda ayni seyi yaparken bile ayni duygulari hissetmenin ne kadar zor olabilecegini dusundu kadin. Acaba onun da yetistirmesi gereken bir rapor olsa o bunu dile getitir miydi? ama 10 gun gorusemeyecegiz dedi kadin, seninle ayni seyi dusunmedigim icin kusura bakma dedi adam. Gitmek istedi kadin, biraksalar kosardi. Zihnindeki sey fikirden cok duygusal bir hummaydi.
Sonucta ikisi de ayni sey dedi kadin. nasil yani dedi adam. cevap vermedi adama. icinden  ayni zamanda farkli seyler yasayip bir sey paylasamadiktan sonra baska yerde de olsam olur diye dusundu kadin. Toplandi gitti.
aglayamadi. Belirsizlikler onun aglamasina yol acmazdi da her halde bir gun cildirirsa bu yuzden olacakti.
Herkese sinir oldu metroda. Butun sevgililere. ana durakta mi inecekler daha cok universite ogrencilerinin indigi durakta mi diye dusundu.
Insanin kendiyle en basbasa oldugu yerlerden biri bu 20 dakikalik metro seruveniydi. Kendinden kacmanin tek yolu olan baska insanlar sadece sinir bozdugunda oturup dusunmekten ote yapacak bir sey yoktu.

Adam ne yapiyor diye dusundu. Coktan kosa kosa eve gidip raporunun basina oturmustur belki diye gecti aklindan. Ayni ani paylastiktan sonra ayni seyi dusunmesek ne olur ki dedi. Ama sonra gorusmeyeceklerini dusundu. Erkekleri anlamak ne kadar zordu. yaptiklarina anlam vermek degil de yapilarina anlam vermek. bu gecirdikleri sure onun icin bir anlam ifade etmiyor muydu  da hemen baska bir konuya atlayabiliyordu.
Illa soylemesi mi gerekirdi diye dusundu.  Herkesin indigi duraktan bir durak once indi sevgililer. Yerini hic bozmadi.
Belki de bu surec benim icin bir sagaltim bir durulma  sureciyken onun icin sadece gorusmeydi diye dusundu. belki beni gormeyecegi icin seviniyordur bile dedi. Belki doymustur. Bu dusundugunun gercek olma fikrinin icine saldigi uzuntuden gecen duragi bile fark etmedi. Ne yapabilirdi bunun karsisinda. Mecbur degildi ki o da uzulmeye.
bu guzel gecen gunler boyle son aninda boyle olmak zorunda miydi.
Sonunda indi kadin.
Eve gitmesine daha bir yokusluk yol vardi. Saat 12ye geliyordu ama kuruyemisciler hala acikti. Koseyi donunce bankada kalan parasini dusundu. Sonra eve vardi. Balkon kapisini acik biraktigini fark etti.  Hirsiz girmis olmasindi. Zili caldiginde kapiyi acan birinin anahtar arama zahmetinden kurtarmasina sevindi. Kucuk seylere sevinebilirdi aslinda.
mesaj atti sonra, adam atmasini istemisti. Aslinda ona bir seyler soylemek de istedi. Belki metroda dusunduklerinin bir ozetini. Sonra adamin sonra konusuruz deme ihtimalini dusundu. Bu ihtimali kaldiramayacagina karar verdi.
Isigi kapatti. Yarin is vardi.
Dislerimi fircalamayi unuttum diyerek bir daha kalkti.
Ne zor gelirdi boyle seyler icin kalkmak ona.
Halbuki ne vardi. Hic anlamadi.

Adam icin film izlemek de belli bir zamani paylasmakti aslinda, film onemliydi ama kadin icin degildi iste; hic de olmayacakti. Kadin adamin onunla zaman gecirmek icin harcadigi cabayi anlamamisti onun gozunde. Kadinin ofkesini, gitmesini o da hic anlamadi.