Bu bloğu ilk açtığımda şarkılarda anlamını çok sonradan
kavradığım sözler üzerine çok yazı yazdım ama ne zamandır böyle bir his
gelmiyordu.
Geçen fikirlerine çok güvendiğim biriyle kahve içiyoruz,
konu birine geldi.
-O kız dışardan çok sert görünüyor ama o çok duygusal ve çok
hassas dedi.
Hakkında konuşulan kişiyi biraz samimiyetsiz bulduğumdan çok
onaylayasım gelmedi, olabilir deyip geçtim, çok öyle hevesle devamını
getirmedim. Anlatıcının sözüne güvenimle gördüklerim arasında kaldım.
Sonra evde tuvalet aynasını temizlerken o kahve içme anına
geri döndüm ve bu sefer o kahve içme anını kafamda bir daha yaşadım.
Ben dedim onun aslında duygusal ve hassas biri olduğunu
tahmin ediyordum, görmüyordum ama ediyordum. Çünkü midesi çok sorunlu, saçları
yaşına göre çok beyaz ve kazandığından çok para harcıyor.
Mide en çok stresten kötü olur derler bazen sevgi açlığından
eğer ki antibiyotikten yanlış ilaçtan kötü olmuşsa birinin midesi bunu hemen
anlatır. Saçları genetik olarak erken beyazlayanlar da bunu hemen belirtme
ihtiyacı hisseder, ama ondan böyle bir şey duymadım. Paraya gelince, zamanını
istediği kadar kaliteli geçiremeyenlerin para ile o zamanı ve zevki ikame etmeye
çalıştıkları son zamanlarda çok duyduğumuz bir şey.
Evet dışardan çok samimiyetsiz, çok öğrenilmiş ve bu bencil
ve çıkarcı bir insan hissi veriyor. Ama dışardan görünen bu sahte sevecenliğin ve ifadesiz yüzün içinde başka bir evrenin izleri nasıl aranmalı?
Ben de dışardan odun ve matematik görünüyorum ama benim bir
tarafım gerçekten odun ve matematik. O yüzden benimki samimi. O yüzden ben çok
rahat uyuyorum, midem sağlam. Çünkü ben içeri ve dışarı arasında bir samimiyet
boşluğu bırakmıyorum.
Ama o öyle değil.
Olumlu görünen özellikler insanların kişilikleri için zayıf
referans noktaları çünkü kolaylıkla rol olarak oynanabilir. Kibarlık,
gülümsemeler, yârdim her şeyin sahtesi, köprüyü geçene kadar ayıya dayı denmesi
mümkündür.
Ama olumsuz özellikler, zaaflar fake edilemez. Çünkü durduk
yere sinirlenemezsiniz, rol icabı saçlarınızı beyazlatamazsınız.
Bana hep çok kızarlar, ben mutsuzsam herkes mutsuz olsun der
gibi suratım asık oturuyorum diye. Bazen
otururken şak diye kendi iç dünyama dönmek isterim. Aklımdan geçeni söylerim.
Ben içimden geldiği gibi yaşayamadığım ortamlarda korkunç karın ağrıları
çekerim. Oturamam. Mahvolurum. O yüzden bu samimiyetsiz ve resmi diyalogların
olduğu yerlerde çok zorlanırım.
Ama bu sürekli uykularından uyanan, mide ağrılarıyla
kıvranan, egzaması olan insanları şöyle görürüm, kendi zırhlarının ağırlığı
altında eziliyorlar. Benim kabuğum da benim parçam ama sizinki giydirilmiş,
öğrenilmiş o yüzden samimiyetsiz duruyor ve en çok sizi mahvediyor. O ağır
zırhla hareket etmeye çalışmak kabukla yaşamaktan daha zor, bir de kabuğun da
kendine ait doğası anlaşılıp yok edilebilir ama zırh içerden kontrol edildiği
için daha bilinmez olduğundan belki daha iyi bir koruyucudur.
Peki ben şarkıya nasıl geldim, trip atmak ve sitem etmek
diye düşündüm seni seviyorum demenin güzel yollarından. Çünkü sitem de sevginin
bir çeşit beklentisi, sevdiğini göstermenin fake edilemeyecek bir yolu. Bazen
birini kaybetmek istemediğimizde ona sitem etmeyiz çünkü kaybetmekten korkarız
ama bu trip atmayış içimizde hınç duygusuna yol açarak bazen ilişkiyi içerden
öldürür çünkü arada samimiyet boşlukları bırakır ve araya bir zırh girer. Bir de bu karşıdakinin sevgisine güvenmemektir.
Bülent Ersoy (ben
ondan seviyorum ama şarkı aslında Coşkun Sabah’ın) da o kadar o güzel anlatmış
ki şarkıda, sen de mutluluklar var sende hatıralar var sana sitem ettiysem
sitem sevgiden doğar. Şarkının neredeyse tamamında karşıdaki kişiye olan
sevgisini, mutluluğunu anlatıyor, devamında da bir tane olumsuz bir şey.
Kaybetme korkusu ne zor duygu, insan dinlerken anlıyor.
Sende hatıralar var
Sende mutluluklar var
Sana sitem ettiysem
Sitem sevgiden doğar
Sende mutluluklar var
Sana sitem ettiysem
Sitem sevgiden doğar